27 Nisan 2012 Cuma

Saç Bandı...



Kızım için saç bandı almak nasıl benim için bir zevk ama gel gör ki satılan saç bantları hep aynı.. Özellikle de bebekler için olanları. Bende geçen grogen kurdele almak için gittiğim Eminönü'nde tuhafiyeciler bana metre ile kurdele vermeyince- belki de satanı ben bulamadım- hazır tülden yapılmış güller dikkatimi çekti. Ve bunları alarak aldığım sade bantların üzerine dikince bu güzellikler çıktı..




Nasıllar? Bu arada kızım bir kaç gündür yalnız oynarken durup dururken ağlama krizlerine giriyor ve sürekli yanımda olmamı istiyor dişin huysuzluğu mu nedir anlamadım?

24 Nisan 2012 Salı

Gelen-Giden

Yatılı misafirlerimi savdım. Tabi ki şimdilik.. 
Eğer yakınlarda bir yerde bir akrabanızın düğünü varsa evinizin düğün evinden farkı yok gibi oluyor. Geçen hafta cumartesi günü bende durum aynen öyleydi. Eşimin halasının oğlunun düğünü vardı ve 2 görümcem+ 4 çocuk + kayınvalidem ve torunu bizdelerdi. Üstüne bu kafile cumartesi akşamı bizde yattılar. İstanbul da oturup yine İstanbul da oturan birine yatılı kalma fikrine hala alışamadım gitti. Ben alışamadım ama görümcemler bu konuya beni alıştırmak için habire kalarak durumu normalleştirmeye çalışsalar da hala öyle benim için.. Pazar günü evleri çok uzakta! olduğu için kalan bu kafilenin 2görümce+4 çocuk kısmını evlerine bıraktı. Bizde kayınvalidem ve torunu ile kalakaldık bir hafta boyunca :) . Düğüne bu kafile ile tek arabayla nasıl gidildiğini anlatmama lüzum var mı bilemem. Bildiğin balık istifi gibi doluştuk arabaya. 7 fili arabaya sokamazlar ama biz bu kadar milletle düğüne gittik. 
Hafta boyunca memleketten getirilen 4 yaşındaki torunun anneannesinin kızımı sevmesi sonucu girdiği kıskançlık krizleri, evi dingonun ahıra dönüşmesi, benim küçük beyin yemek hizmetçisi konumuna gelmem, kızımın babaannesinin kucağında ev içinde tur atmaları ve kendi kendine oynayan çocuğun kucak manyağı olma yolunda azimle ilerletilmesi, yay gibi gerilen sinirlerimi akşam kocaya çemkirilerek giderilmesi ve kısmi beyin ütülenmesi, evde koşacak-atlayacak-zıplayacak yer kalmayınca bari dışarı çıkartalım da az rahatlasın diye götürdüğümüz AVM de bindiği her oyuncağa 3-4 kez binip doymayan ve anırırcasına ağlayan çocuğu susturma, Eyüp Camii'ne gidip orada gecenin bi körü teleferik diye tutturan şımarık veledin gönlü olsun diye bebemle arabada rezil rüsva uyuma-emzirme çabaları, az bi yeşil alan görsün diye götürdüğümüz parklarda bebemi de yanında isteyip bizi oraya buraya sürüklemeleri saymazsak dolu dolu geçti işte... 
Geriye zaten sevmezdim seni çocuk iyice kıl oldum tavrı kaldı bende.. Bebeğimi resmen oyuncak yaptı elinde..Tabi arada anne değil de baba özlemi ağır basıp ağlamalara başlayınca babaannesi kızımla oynamasına izin verince bizimkide arada kaynadı. 
İnsan senede bir kaç kere geliyorlar sabır edeyim diyor ama bazen de sabır kalmayıp arada laf sokmadığım olmadı değil..

11 Nisan 2012 Çarşamba

Misafir...

Bu günlerde yatılı misafirlerim yine çoğalmakta.. Yarın annemler geliyor. Sanırım cuma gidecek o. Fakat daha 1 ay burda olan kayınvalidem de cumartesi teşrif edecekler.. Yatılı misafiri seviyorum ama iişin ucunda hergün ne pişireyim derdi insanı çileden çıkarmıyo değil. eğer kısa süreli olursa hiç sorn olmuyor ama uzun süreli olunca evimin düzeni de benim düzenimde duman atmaya başlıyor. Bir an önce hepsini savmak ümidi ve duasıylan diyorum.. Ve yapacağım yemeklere koyuluyorum. Mantar sote ve kuru dolmayı yaptım bile. Sırada tatlım var haşhaşlı kek ve yapılacak bir de ütüm:(..

4 Nisan 2012 Çarşamba

Kısaca..

Dört gün sonra tam 6 aylık oluyoruz. Bu 6 ayı özetlersek..
1. Ay: Hiç uyumaz mısın diyordum sana sürekli.. Dikişlerim yüzünden kalkarken otururken ızdırap içindeyim. İlk ay babaannen tarafından sürekli kucakta taşındın. Her ne kadar ona bunu yapmamasını söylesem de bulduğu ilk zırlamanda hoop kucaktaydın. Birde geçerli sebebi vardı: Sırtın ağrır ve sıkılırmışsın!!! Neyse ki o gittikten sonra bir hafta boyunca seni kucağa gerekmedikçe almayarak kendi kendine vakit geçirmeyi aşılamaya başladım.
Uykuların yine düzensizdi fakat en azında uyuyordun evde zırt pırt çalan telefon sesinden uyanmıyordun..
2. Ay:İlk karma aşını ve rota aşını oldun. Çok ağladın orada bana bakıp ağlaman içimi kopardı resmen. Bu ay artık gece uykuların düzene giriyordu. Gece ile gündüzü ayırt etmeye başlamıştın. İlk ses çıkardığını hatırlıyorum da ne kadar sevinmiştim. Şimdi ise çığlık ve bağırmalarına uyku ile ara verince başımdaki nedensiz ağrının sebebini anlıyorum :).Bu ay ilk defa deden (babam) seni gördü. kucağından indirmedi seni. Tabi anneannen, teyzen ve dayın da.. Onlar öyle severken ben gittikten sonra bir müddet yine bu kucak delisi olma durumunu nasıl düzelteceğimi düşünür olmuştum:)
3.Ay: Su çiçeği oldun. Kuzenin (halanın oğlu) Efe'den aldın mikrobu galiba. Çünkü o suçiçeği çıkardıktan 15 gün sonra sende çıkarmaya başladın. Kuluçka döneminde halana gittiğimizde almışsın sanırım. İlk kulağında çıktı. Ben yara zannedip doktorunu arayıp ne yapmam gerektiğini sorduktan sonra alt değiştirirken bacaklarında da gördüm. Hemen doktora gittik bize bir şurup verdi. Ateşlenme,beslenme bozukluğu, öksürme olursa hemen getirmemizi olmazsa 5 gün sonra tekrar gelmemizi söyledi. İlk 6 ay da su çiçeği genelde bebeklerde çıkmazmış. Ve ilk 3 ayda olursa da tehlikeli olabiliyormuş. Çok korktum. Geceleri sen uyusanda uyuyamadım sürekli ateşini kontrol ettim. Çok şükür fazla sarmadan vücudunu 5 gün içinde çiçekler solamaya başladı. Şurup işe yaramıştı. 
4.Ay:Aşılarının ikinci dozlarını olduk.İlk oyuncaklarını almaya başladık. Uyku arkadaşın saçaklıyla tanışma ayın. Ellerini keşfetmiştin artık. Onları birleştiriyor , yeri geliyor ağzına sokuyordun.Bu arada kendi kendine uyumayı becerebiliyorsun artık. Gündüz uykuların yine düzensiz, gece çok geç yatıyorsun. Fakat 6 saat kesintisiz uyuyabiliyorsun.
5. Ay: Giderek daha bir güzler yüzlü bebek oldun. Her gördüğüne kocaman bir gülümseme hediye ediyorsun. Babanla nazar değecek diye bildiğimiz tüm duaları okuyoruz okuyoruz.. Bu ayki kontrolünde sadece 100 gr almışsın.Bu demir eksiliğinden kaynaklanabilirmiş. Doktor keyfinin ve sağlığının yerinde olduğunu söyledi. Artık ek besine başlıyoruz .
6.Ay:  Daha rahat gezmelere gidiyoruz seninle büyüyorsun. Keşfetmeye bayılıyorsun. Uzanabildiğin her yer artık senin alanın. Yürüme ve emekleme durumunu hayal edemiyorum:). Ek besinde kaşıkla yemeyi reddediyorsun. elimle verdiğimde hiç itiraz etmiyorsun. Babaannenin deyimiyle anne elinin tadını da istiyormuşsun. Meyve püreleri ile aran yok ama sebze püresini seviyorsun. Brokoli,kereviz ve ıspanak şimdiden favorilerin özellikle de brokoli.. Bebelac sütlü ve pirinçli mamayı biberonda yiyorsun. Ama onun da seni şişirmesinden korkup SMA mamaya geçtik. Bakalım bu ay yine aşıların var ve kilo durumun nasıl olacak. Oturduğun yerden ayak parmaklarını emmeye çalışıyorsun. Son bir haftadır ara ara ishalsin ve burnunda akmaya başladı. Sanırım dişler geliyor.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Hibisküslü (Mekke Gülü) Ayva Tatlısı

Ayva tatlısı yapmaya karar verip evde gıda boyası bulamamış bir ev hanımın renk verici olarak tamamen doğal bir ürün kullanması sonucu ortaya çıkmış bir tarıftir:)

 Portakal ağacı'ndan ayva tatlısına bakarken gıda boyasız nasıl olur diye düşünüyordum. Aklıma kış çayı yaparken kullandığım hibisküs/mekke gülü geldi. Çaya kırmızı bir renk veriyordu. Ayrıca tv de Ender Saraç bu bitkinin gıda boyası olarak kullanıldığını, evde de hazır boya yerine kullanılabileceğini söylediği aklıma geldi.  Başladım tatlımı yapmaya... 4 adet ayvayı soyup ikiye bölüp yataklarını temizledim. Tencereye dizip üzerine havanda ezdiğim( miktarı şuan aklımda değil ama ben çok koyu olmasın diye iki yemek kaşığı aldım) hibisküsleri sıcak suda eritip ayvaların üzerine döktüm. 2.5 su bardağı şekeri, karanfilleri ve ayva çekirdeklerini de ekledim. Ayvaların yarısına kadar da su koyup pişirdim. Daha sonra kaymak ve fıstık ile süsledim.
Evin gurmesi beyimizden de  tam not aldım:)

1 Nisan 2012 Pazar

DOĞUM SONRASI: EV & LOHUSA HALLERİ

     
 Eve geldiğimizde en azından artık rahat bir ortamdayım diye düşünmüştüm. Bu rahatlığın birkaç gün sonra bana batacağını herhalde tahmin edememiştim...Annem, görümcem kız kardeşim evdeydi..İlk 2 gün gayet kraliçe muamelesi görmek hoşuma gitmeye başlamıştı. Eee daha ne isterdim ki yemeğim odama geliyor, bebek durmadığında herkes el pençe olmaya çalışıyor, benim tek yapmam gereken kızımın ihtiyaçlarına cevap vermekti.. 2. günden sonra eve kayınvalidem de katıldı memleketten gelerek.. Tabi bu arada gelen misafirleri de göz ardı etmemek gerek.. Zaten dikişlerim yüzünden oturup kalkmak işkence gibiydi tam dinlenme faslında zıırt biri geliyordu.. Bir-iki derken artık kabak tadı vermeye başlamıştı.. Hayır anlamadığım neden ilk günler gelme gereği duyarlardı ki?!..Birde tabi annemler de misafiri ağırlamak için çırpınma şekilleri.. 
      Ne yapalım, ne yedirelim.. Baktık olmayacak böyle mevlüt yapmaya karar verdik.Kızımın kolunun sargıdan çıkacağı günün ertesi mevliti yaptık 22 Ekim 2011 .. Mevlitte konu komşu, akraba, tanıdık, tanımadık kim varsa çağıralım dedim anneme bir daha uğraşmayalım dedim. Dedim ama zaten biz o 15-16 gün içinde mevlüde geleceklerin yarısını evde ağırlamıştık. e bir daha ağırladık. Kimsede biz gelmiştik mevlüde gelmeyiz demedi sağ olsun hep bir iştirak söz konusu yurdum insanında.. Mevlüt şekerleri, mevlüt elbisemiz hazırlıklarımız, ikramlarımız hep hazırlandı.. Fakat benden o kurtluluk hali beni de etrafımı da deli etti.. Evimi toplama, ne olacak derdine, yetecek mi derdine düşme... Lohusasın değil mi git yat, yok illa burnumu sokucam.. Zaten evde kabile gibi insan dolu bırak yapsınlar değil mi.. O değil yapınca da bu sefer işlerini gördürme moduna geçenler oldu.. Annem tarafından zorla odama sokulunca anladım neden yatmam gerektiğini..
     Mevlüt kısmı güzeldi. Sadece kızıma halası da mevlüt elbisesi almıştı bende.. İkisini de giydirdim ama görümcelik damarı sanırım biraz ağır basarak neden sadece benimkini giydirmedi gibilerinden ufak çapta surat ve laf sokma krizi yaşadık. Sanırım o dönem Allah tarafından bir sabırla kuşatılmıştım ki o krize bende bir krizle cevap vermedim. 
       Annem mevlitten birgün sonra gitti. Bu arada eve gelen öğrencilerim, mevlite gelemeyenler hala gelmeye devam ediyordu. Eşimin arkadaşları falan da..
      Kayınvalidem 40'ımız çıkana kadar bırakmadı beni.. Görümcem mevlitten sonra gitti. Şimdi düşünüyorum da neden bu kadar kalabalıklardı. İyi hoş da bu kalabalık bende uzun süreli sinir harbi yaratmadı değil.. Aman susayımda gönülleri kırılmasın modum sürekli açıktı. ama yıpranan ben oldum. Kaç kez sinirimden odamda ağladığımı biliyorum. Bu arada bebeğimi emzirirken yediğim sütün az yetmiyor, bu çocuk aç sözleride cabası.. Bir kaç kere ters cevap verme girişimimden sonra artık kendi halime bırakılmıştım. Tek istediğim artık kendi halime ve yalnız bırakılmak istediğimdi.. Ve artık son zamanlar bir iki defa bunu dillendirmiş de olabilirim. Kurban bayramı lohusa dönemime denk gelmişti. Kayınpeder de eklendi kabilemize.. Gerçi Allah var fazla kalmadı bende ama artık bendeki bardakta taşmaya başlamıştı.. Kayınvalidem sağ olsun! 30 günlük bebekle 15 kişilik yemekli misafir ağırlama lütfunda da bulunmuştu bana.
       Son zamanlar artık ağlama krizleri, eşimle tartışmalarım hat safhaya ulaşıyordu.İnternetten baktığımda sanırım depresyona giriyordum yavaş yavaş. Ama çok şükür tam girecekken evim sakinledi sadece kızımla ben kaldım. İşte o zaman kendimi buldum ve sakinleşmeye,bebeğimle vakit geçirdikçe anne olmanın tadına vardım. İkinciyi düşünürsem de sanırım gidip ıssız bir adada doğum yapıp biraz büyütüp öyle gelmeyi düşünüyorum....