30 Mart 2012 Cuma

DOĞUM SONRASI

         Doğum 03:30 da olmuştu ama benim masadan ayrılışım 05:30 civarıydı. Doktorum rahmimin iltihaptan pelte şeklinde olduğunu bu yüzden kanamanın çok olduğunu iltihabı temizlemeye çalıştığını söylüyordu. Saate bakıyordum sürekli ne olduğu hiç önemli değildi. Önemli olan kızımdı ve ona biran önce kavuşmak istiyordum. Yapılan dikişleri falan hiç unutmuştum bırakın ne olduğunu kaç dikiş atıldığını bile sormamıştım. Sadece biran önce buradan çıkıp kızıma kavuşmak istiyordum. Odaya geldiğimizde kızımı da getirdiler ve onu kokladım kokladım.. Öyle güzel, öyle pamuktu ki.. Yaşadıklarımın hiç mi hiç önemi kalmamıştı.     
         Bu arada annemde inmiş eşim onu almak için yola çıkmıştı.  Öğlene doğru doktor geldi ve sabah yaptıkları tamponu çıkaracaklarını söyledi. Bu zamana kadar her şey normale dönmüşken 12 gibi bebeği kontrol için alacaklarını söylediler. Ve kızımı alıp gittiler. 1 saat, 2 saat derken biz artık bu durumdan işkillenmeye başladık. Zaten bebek bakım odası benim odamın hemen yanıydı. artık dayanamayıp kapılarına dayandım. Bebeğime ne yapıyorsunuz diye resmen hesap sormaya başladım. Herhalde böyle davranmasam daha da gösterecekleri yoktu. İçeri girdiğimde kızımı soymuşlardı ve sürekli ağlıyordu. Ne olduğunu sordum. Doğumda sol klavikula( köprücük) kemiğinin kırıldığını,röntgen çekildiğini, doktorun da sargıya geleceğini hemşire kız anlatıyordu ama tek hatırladığım dizlerimin bağının çözüldüğü ve oraya yığıldığımdı. Beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı benim gözüm bebeğimdeydi.  
      Ağlıyordum ve benim aklımda bir sürü şeyler uçuşuyordu, daha minnacıkken nasıl röntgene girerdi, acaba onlar mı düşürmüştü, gerçekten doğumda mı olmuştu, eğer doğumda olmuşsa neden doktorum o anda bir şey dememişti.. Gerçi doğum esnasında çok karnıma yüklenmişlerdi acaba ondan mıydı? bu tür düşüncelerle savaşırken bebeğim çoktan sargıya alınmış giydirilmiş ve kucağıma verilmişti. Oraya gelen ortopedistte, doktorda bunun hemen iyileşeceğini anlatıyorlardı ama bende dinleyecek kafa kalmamıştı. Hepsini eşime havale edip odama çekildim. Ağlıyordum, çaresizlikten, o minnacık elin sargıdaki halini görüp daha çok ağlıyordum. Bir an önce hastaneyi terk etmek evime gitmek istedim o an, ne gelenler ne de arayanlar hiç gözümde değildi.. O yüzden şimdi çoğu arkadaşımın hastane odasını süslemesi, odasında güzel güzel misafirlerini ağırlaması hem içimde bir ukde olarak kalacak.. Eşim aldığı kapı süsünü bile takamamıştı bebeğimizin durumunu öğrenince.. Her şeyi hallettirip ayrıldık hastaneden.. Sanırım asla ve asla oraya adımımı dahi atmam...
        Sonradan araştırmalarımız sonucu rahimde bebeğin takılı kalması sonucu klavikula yani köprücük kemiği kırılmasının olabileceğini öğrendik. Hatta bebeğimin başındada şişlik vardı sol tarafında. 6. aya kadar geçer dediler ve gerçekten geçti. Kırığa gelince 15 gün sargıda kaldı. Sol kolunu omuz ile sabitlediler ki kemik düzgün kaynasın diye.. Onun o minnacık elinin sargıdan çıkmaya çalışmasını görmek, her kıyafet değiştirmede o sargıyla karşılaşıp kolunu giydirememek içimi acıtıyordu. Ama daha sonra şükrettim ya bir yanı eksik olaydı,çok şükür her şeyi tamdı, belki de Rabbim  bizi bununla imtihan etmişti sadece.. Şükrettim günlerce daha kötüsü olmadığı için ve hala da.. 15 gün sonunda röntgen sonucunda kemik kaynamıştı sargı çıkarıldı. Şimdi de çok şükür hiçbir sıkıntımız kalmadı.
    

DOĞUM HİKAYESİ

          Aslında nereden başlasam nasıl anlatsam diye düşünürken sanırım en baştan almak en mantıklısı.. 37 haftalık hamileydim ve doktor kontrolüne gittiğimizde ilk çatı muayenesinde 3cm açılmam vardı. Fakat hiç sancım yoktu. Doktorum normal doğum yapabileceğimi fakat çatı muayenesinde verdiğim tepkiden ötürü normal doğumu başaramayacağım hakkında bir şeyler söyledi. Ve bizi eve gönderdi. Sancı, nişan gelmesinden bahsetti.. Hastaneden nasıl çıktığımızı hatırladığımda tek bildiğim doktorun tüm güvenimi kırmasıydı. Hastane duvarına oturmuş ağlamaya başlamıştım. Sezaryen olmak istemiyordum ve normal bir şekilde dünyaya gelsin istiyordum kızım.
         Ağlıyordum, kendimi çok çaresiz hissetmiştim. Sanki başaramayacak kızıma sahip olamayacakmışım gibime geliyordu. Doktorumu da çok kızmıştım. Bir daha onu görmek isteyeceğimden bile şüpheliydim. Eve geldiğimizde arkadaşlarımı aradım onlarla konuştukça rahatladım. Çatı muayenesinde sadece benim tepki vermediğimi bunu olabileceğini hem çevremden hemde internetten öğrendim. Biraz daha rahatlamıştım. Fakat işin aslı beni normal doğumdan bu denli uzaklaştıran doktoruma tekrar gitmek istemiyordum. Doktoru değiştirsem mi düşünmeye başladım.Fakat hamileliğim planlı yani ilk bebek istediğimizden beri gittiğim bir doktor olduğu ve bütün her şeyi bildiği için de bir yanım doktor değiştirmek fikrine sıcak bakmıyordu. Bir hafta boyunca gel-gitler yaşadım. Bu arada etraftakilerin "aaa 3 cm açıklıkla sen yarına doğurursun, daha doğurmadın mı?, her an suyun gelebilir.." gibi felaket tellaklıkları sinirlerimi bozmaya yetiyordu. 
          Bir hafta boyunca evden pek çıkmadım sadece eşimle akşamları yürüyüşe çıktım. Annem geleyim diyordu bense istemiyordum. Doktorum 3 cm açıklıkla bazı kişilerin 15-20 gün beklediğini bebeğin durumun iyi olduğunu,bir hafta daha beklememizi söylemişti. Bu gel-gitler içinde gele gide görümcem bize geldi onunla bekledik o bir haftayı. Doktora gidip duruma göre de annemi çağıracaktım. Şehir dışında olduğu için akşam binse sabah buradaydı zaten yanımda olması da pek bir şeyi değiştirmeyecekti önemli olan sonrasıydı. 
          Doktora gideceğimiz gün görümcemle evi neredeyse kırkladık. Hatta sanki gelince kimse bir şey yapamaz gibi bulaşık makinesini bile boşaltıp gittik. Muayenede açılmam 4-4.5 cm olmuştu ama bende hala sancı yoktu. Bu arada bebeğim 38 hafta+3günlüktü. Doktor o gün nöbetçi olduğunu ve doğum için epidural önerdiğini söyledi. Eşimle konuşup karar verdik epidural olacaktım.
          Doğum için hazırlıklar başlandı tabi o arada annemlere, arkadaşlara haber verildi. Önce klasik normal doğum hazırlıkları yapıldı.Sonra epidural ve suni sancı verildi. Epiduralin ne güzel bir şey olduğunu etkisi azalıp sancıları hissetmeye başlayınca anladım. Bu arada doğumhaneye 16:30 da girmiştim. Saat 23:30 du ama hala açılmam olmamıştı 4-4.5 cm de duruyordu. Bende gelene gidene bakıyor zamanın geçmesini ve kavuşmayı bekliyordum. Benden sonra gelip yarım saat içinde doğurup giden kadına imrenip bakarken oradaki ebe bu onun 3. o yüzden gayet normal kendini sıkma dedi.Bu arada ara ara yürüyüşe çıkıp doğumhanenin dışında bekleyen eşimle görüşüyordum.Gece 00:00 gibi keseyi patlatıp suyun gelmesini sağladılar. İşte asıl sancı ondan sonra başladı. Epiduralide 2 doz vermişler 3. yü vermek istemiyorlardı. Doğu esnasında yardımcı olamam diye. Ve 1 saat sonra açıklık 6 cm oldu. Tabi burada her saat başı artmaya devam etti. Fakat bebeğim dönmemişti ve dönmesi için bir takım egzersizler yaptırdılar. Sonradan öğrendiğime göre bu egzersizler galu beladan kalma egzersizlermiş Çok canım yanıyordu ve bir an önce bitsin diye dua ediyordum. Ve saat 03:30 civarı bebeğim dünyaya geldi. Dünyaya gelirken yapılanları yazıpta hatırlamak istemiyorum. Doğunca ilk verdiklerinde kucağıma o kapkara saçlarıyla ağlayan minik cimcimem bütün çekilenleri unutturdu. Boyu 50 cm ve 3.300 gr. dı kilosu. Fakat daha bitmemişti çilemiz..